Monday, April 30, 2012

En Pahalı MBA Okulları




Sanıldığının aksine en pahalı MBA programları arasında Harvard Business School ve Stanford School of Business yok. En pahalı okullarda en üst ikiyi University of Pennsylvania'nın Wharton School of Business'ın California ve Pennsylvania'daki kampüsleri tutuyor. Neden diye sorarsanız, Wharton hem prestijli hem de pahalı bir etiket. Bu yüksek meblağları ödeyen orta aşamadaki yöneticiler, yatırımlarının onlara 6 basamaklı bir çekle döneceğine inanıyorlar. Listeye bir göz atın, siz bu yüksek meblağlarda okula gitmeyi seçer miydiniz? 

En Pahalı MBA Programları
Okul Adı 2 Senelik Eğitim Parası  Başvuru Parası
1. Pennsylvania (Wharton) San Francisco, CA $172,200 $180
2. Pennsylvania (Wharton) Philadelphia, PA $162,300 $180
3. Northwestern (Kellogg) Evanston, IL $153,900 $150
4. Berkeley (Haas)/Columbia Berkeley, CA & New York, NY $150,000 $200
5. Columbia Business School New York, NY $148,320 $250
6. Duke (Fuqua) Global EMBA  Durham, NC $146,600 $200
7. London Business School/Columbia London & New York $144,156 $260
8. New York (Stern) New York, NY $144,000 $215
9. Chicago (Booth) Chicago, IL $142,000 $100
10. Trium: NYU/LSE/HEC  New York, London, Paris $140,000 None
11. Cornell (Johnson) Ithaca, NY $138,800 $150
12. IMD  Lausanne, Switzerland $132,500 $210
13. Michigan (Ross) Ann Arbor, MI $130,000 $200
14. London/HKU/Columbia London, Hong Kong, New York $127,920 $200
15. Kellogg/HK Univ. of Science & Tech Evanston, IL & Hong Kong $124,500 $200
16. INSEAD  Fontainebleau, France $122,400 $270
17. Southern California (Marshall) Los Angeles, LA $111,000 $150
18. Georgetown (McDonough) Washington, D.C. $110,000 $175
19. Rutgers University Newark, NJ $110,000 $110
20. UCLA (Anderson) Los Angeles, CA $108,240 $200
21. Pepperdine (Graziadio)  Los Angeles, CA $105,650 $100
22. Cornell/Queens  Ithaca, NY & Kingston, Ontario $103,680 None            


1. UPenn Wharton San Francisco Campus- $172,200
































www.twitter.com/PavlovsPartner



2.  UPenn Wharton Philadelphia Campus- $162,300


































3. Northwestern Kellogg School of Business- $153,900  










4.
  Berkeley Haas- $150,000




















5. Columbia Business School- $148,320

6. Duke Fuqua Global EMBA
- $146,600









7. London Business School- $144,156












8. New York Stern School of Business- $144,000

9. Chicago Booth


10. Trium: NYU/LSE/HEC- New York, London, Paris- $142,000

11. Cornell Johnson- $140,000
  



























































             




































Sunday, April 29, 2012

GMAT'e Haziran Ayından İtibaren Değişiklik

The Graduate Management Admission Test (GMAT- Lisansüstü Yönetim Başvuru Sınavı) Haziran 2012'den itibaren değişiyor. GMAT bilgisayara uyarlanmış bir Matematik ve İngilizce dil sınavı ve Amerika'da İşletme Master'larına başvuran öğrencilerin ne kadar başarılı olacağını ölçüyor. Bir çok okul GMAT'i geçerli sınav olarak kabul ediyor.


Haziran'dan itibaren GMAT'te iki değil, tek bir essay kısmı olacak. Yeni 30 dakikalık muhakeme sorularının olduğu bir bölüm olacak. GMAC (Graduate Management Council)'in başkanı ve CEO'su David A. Wilson, MBA programlarında eğitim değiştiği için sınavın ona göre adapte edildiğini söyledi. Konsey 740 okulla son üç senedir testin nasıl geliştirilmesi gerektiğine dair görüşüyor.

Yeni sınavda, sınava girenler çizelge, grafik ve iş tablolarını inceleyip bilgi noktaları arasında çözümleme yapacaklar. Bu bölüm öğrencilerin analitik becerilerini ölçecek. Sınavın bazı bölümlerinde öğrenciler dinleme kulaklığı takacak, burada öğrencilerin TOEFL'daki gibi dinlemeyle öğrenmelerin ölçülecek.

Orjinal Link: http://www.businessweek.com/bschools/content/jun2010/bs20100624_048037.htm"

İlişkilere Hangi Taraf Yön Veriyor?

Heteroseksüel ilişkilere kadınlar mı yön veriyor? Oxford Üniversitesi'nden Profesör Robin Dunbar'ın araştırması buna bakıyor. 7 aylık süre içerisinde yaklaşık 2 milyar telefon görüşmesini ve 489 milyon cep mesajlaşmasını inceleyen Dunbar, kadınların kadın-erkek ilişkilerine yön verdiğini buldu.

Dunbar'a göre 20'li yaşlardaki kadınlar yaklaşık 35 yaşına kadar, en çok karşı cinsi (sevgili ve ya kocalarını) arıyorlar. 35 yaşından sonra ise en çok aradıkları kişi kendi kızları oluyor.

Erkekler içinse trend daha farklı. Erkekler, 30-37 yaşları arasında en çok karılarını veya sevgililerini, 37'sinden sonra ise en çok erkek arkadaşlarını arıyorlar. Dunbar'ın verdiği sonuç şunu gösteriyor: Kadınlar doğurgan oldukları süre boyunca en çok karşı cinsi, doğurganlık azaldıkça da hemcinslerini (özellikle de onlara torun verecek kızlarını) aramayı artırıyorlar.

İstediğiniz okula girmek için bu çocuk kadar cesur olabilir miydiniz?


Amerikan üniversitelerine başvuran öğrenciler arasında her sene waitlist (yedek liste) ye kalan öğrenciler oluyor. Yaz aylarına kadar cevap alamayan öğrencileri stres sarsa da, okula gösterecekleri ekstra ilgi her zaman onların yararına. Öğrenciler bu süreç boyunca farklı yollar izliyor. Kimisi bir tanıdık araya sokmaya çalışıyor, kimisi uzun essaylerle başvurduğu süreden beri yaptıklarını anlatıyor. Benim okulum WashUya girerken yedek listeye kalan bir arkadaşımın da ilginç bir hikayesi vardı: Arkadaşım her gün okulda yaptığı aktiviteler sırasında arkadaşlarına resim çektirtmiş. Mesela kız futbol takımındaymış. Futbol oynarken arkadaşına resmini çektirip sonra onu altına kısa bir notla okuldan bir admissions officer (başvuru yetkilisi)ne yolluyormuş. 3 hafta boyunca bunu yaptıktan sonra okula kabul edildiğini teyit eden bir mektup almış.

Dediğim gibi 'okula gösterilen ilgi' Amerika'ya üniversitelere girişin her aşamasında önemli. Bu genç arkadaşımız da hayalindeki okul University of Michigan'a girmek için şarkı söyleme yeteneğini konuşturmuş ve şarkının sözlerini okulun özelliklerine değiştirip yaratıcı bir iş ortaya çıkarmış. Henüz okula girip giremediğini bilmiyoruz. Ama videonun altına mezunlar özellikle bu videoyu başvuru yetkililerinden bir tanıdıklarına yollayacaklarını söylüyorlar. Siz de böyle bir yeteneğinizi hayalinizdeki okula girmek için kullanır mıydınız?

Friday, April 27, 2012

Mutluluğa Giden 10 Yol


Gazete ve dergilerde belki böyle yazılar okumaktan bıktık artık, ancak Dr. Barton Goldsmith’in bu 10 maddelik listesi, seneler süren araştırmalara dayanıyor. Ben de bunları sizin için özetledim.
 
  1. Sizi güldüren insanlarla beraber olun.
Araştırmalar gösteriyor ki en mutlu olduğumuz zaman, içtenlikle mutlu olan insanlarla beraber olduğumuzda oluyor. Neşeli insanlarla takılın ve mutlulukları size bulaşsın!

  1. Değerlerinize tutunun.
Hayatta doğru olduğuna inandığınız, geleneksel, dinsel, düşünsel ve felsefi değerlere tutunun ve onları onurlandırın. Unutmayın, prensipleri ve hayatta tutunduğu değerleri olmayan bir insan köksüz bir ağaç gibidir.

  1. İyinin farkına varın.
Hayatınızı bir gözden geçirin ve neler işe yarıyor onlara bakın. İşe yaramayanları hayatınızdan çıkaramıyorsanız, iyiyi çoğaltmaya bakın. Küçük boyutta iyi şeyler oluyorsa bile, bunların farkına varıp takdir edin.

  1. En iyinin hayalini kurun.
En iyinin hayali derken, en çok istediğiniz arabanın hayalini değil, ama kendinizle ilgili en iyi senaryonuzu düşünün: kendi yürüttüğünüz bir iş, düzenli bir aile hayatı, daha girişken olduğunuz bir sosyal hayat, yeni projeler… Birçok insan bunların hayalini kurmaktan çekinir, çünkü başarısız olmaktan korkar. Ancak hayal etmek başarmanın büyük bir paydasıdır. Hayalden sonra inanç gelir. İnançtan sonra hedef odaklı hareket.

  1. Sevdiğiniz şeyleri yapın.
Bir mezuniyet konuşmasında Mary Schmich, “Her gün yapmaktan çekindiğiniz veya korktuğunuz birşeyi deneyin” der. Bu tabii ki de her gün skydiving veya bungee jumping gibi aktiviteler deneyin demek değil. Ama günlük hayatımızda farketmesek de korktuğumuz basit şeyler var. Bir toplantıda söz almak, bir insanı yanlış bulduğumuz halde karşı çıkmamak, bir otorite figürüne hayır diyebilmek… Bunlar belki de yapsanız sizin güveninizi yerine getirecek, sizi mutlu edecek şeyler. Bunlardan birini arada deneyin.

  1. Bir amaç edinin.
İnsanlığa katkıda bulunduğuna inanan kişiler her zaman daha mutludurlar. Herkes kendilerinden büyük bir şeyin parçası olmak isterler, çünkü bu his tatmin edicidir.

  1. Kalbini dinle.
Bugün birçok reklamda tekrar tekrar söylenen bu söz, daha çok reklamcıların ürünlerini satmak için kullandığı bir klişe. Ama TV’nin boş sesine kulak asmayıp kendi kalbinizi dinlerseniz neler istediğinizi daha kolay belirleyeceksiniz. Madde 4’teki hayalleri kurabilmek için önce kalbinizi dinlemelisiniz.




  1. Kendi istekleriniz için kendinizi sıkın, başkalarını değil.
Birçoğumuz kendi mutluluğumuzun başkalarının elinde olduğunu düşünebiliriz… Anne, baba, eş, çocuk, patron, arkadaşlar… Ancak, her ne kadar hayatımızı bu kişiler yönlendirse ve etkilese de, mutluluğumuzun anahtarı kendi elimizde, hatta aklımızda. Mahatma Gandhi’nin dediği gibi, “Hayatta görmek istediğiniz değişimi kendiniz yapın.’’


  1. Yeniliklere açık olun.
Değerlerinize tutunun ama yenilikleri göz ardı etmeyin. Değişim hayatın önlenemez bir faktörü. Belki de hayatınızda süregelen terslik ve yanlışlıklar sizin katı bir tutumunuzdan kaynaklanıyor. Bir arkadaş veya bir aile bireyi kişiliğinizle ilgili bir yorum yaptığında defansif davranmayın. Söylediklerine katılmasanız da sizinle konuştuktan sonra kendi köşenize çekilip söylediği şeyler doğrultusunda hayatınızı gözden geçirin. Belki birçok insanın söylemeye çekindiği şeyi söyleyerek, size büyük bir iyilik yapıyordur.

  1. Basit zevkleriniz olsun.
Bir yürüyüş, çıplak ayakla çimde yürüme, komik ama belki de aptalca şakalar, sıcak günler, yıldızlı geceler, yanan bir ateş… Bunlar hayatın bedava diyebileceğimiz zevkleri, ama en vazgeçilmezleri. Bunları bilin, ve değer verin.

Kasveti Kendinizden Uzaklaştırmak için 6 Strateji

Bugünün makalesi günlük psikolojiyle ilgili. Kasvetli, hüzünlü hissetmek hepimize özgü birşey. Yine de böyle hissettiğimizde bazen içinden çıkmayı zor buluyoruz. Bu makalede 6 adımda bu kasvetten nasıl uzaklaşacağımızı anlatacağım:

1. Karşılaştırma moduna girmeyin.
Hüzünlü hissettiğimizde nedense bizden başka herkesin mutlu ve huzurlu olduğunu düşünürüz. Oysaki bir anda gelen hüzün tüm insanlara özgü birşeydir. Materyal zenginlikle genç/yaşlı olmakla veya bizi seven insanlarla alakası yoktur. Ancak çoğu insan hüzünlü hissetse de büyük ihtimalle zayıf gözükmemek için bunu saklar. Bu da dolayısıyla etrafımızdaki mutlu, enerjik insanları görünce bizi daha da kötü hissettirebilir. Etrafınızdaki insanlarla kendinizi karşılaştırmayın. Hastalık, ölüm, başarısızlık, ayrılık hepimizin başına gelen şeyler. Ne para ne de başka bir materyal varlık hüzne engel olabilir.

2. Kendinizi hüzünden zorla çıkarmaya çalışmayın.
Kendi kendinize ''Böyle hissetmemeliyim.'' demek kendinize yapacağınız en büyük acımasızlıktır. Kendinize üzgün hissettiğiniz için kızmak yerine, kafanızı oyalayacak birşeyler bulmaya çalışmanız daha sağlıklı bir yaklaşım olur. Ayrıca ''Böyle hissetmemeliyim.'' gibi zorlayıcı bir yaklaşım, daha da kötü hissetmenize neden olabilir. Hüznünüzle barışık olun. Duyguların farkında olmak, ve kucaklamak, onları değiştirmeye çalışmaktan çok daha iyi bir yaklaşımdır.

3. Duygularımız da hava gibi değişken olabilir.
''Şimdi ne oldu da böyle hissediyorum?'' ''Neden bu sabah her sabahki kadar mutlu uyanmadım?'' ''Neden herşey gözüme bugün daha negatif gözüküyor?'' Bunların hepsi çok doğal sorular. Ancak insanlar kompleks varlıklar. Birçok şartlanma, geçmişte yaşanmış duygular, bilinçaltına atılmış hisler ve tecrübeler insanın bugünkü tecrübesini oluşturur. Konusunda expert bir psikolog bile bir insanın herhangi bir anda neden belli birşeyi hissettiğini çözümleyemez. Dolayısıyla sürekli ''Neden?'' sorusunu sorup kendimizi hırpalamak yerine, insan duygularının hava gibi değişken olduğunu kabul edip hüznümüzü kabullenmek, ve onu insan duygu spektrumunda bir renk olarak düşünmek daha yapıcı bir yaklaşımdır.

4. Dışarı çıkmayı deneyin.
Çevrenizi değiştirmek, ruh halinizi değiştirmek için iyi bir yöntemdir.  İnsanın algılayışı farklı ortamlarda değişir. Sesler, kokular, görüntüler dışarıda farklıdır. Hele ki günün keşmekeşinden uzakta, huzurlu bir yerde yürüme imkanınız varsa ne güzel. Yine de ister şehrin tam ortasında, isterseniz şehrin karmaşasından biraz uzakta olun; ister ağaçların içine, ister insanların içine dalıp yürümek, 20 dakika, yarım saat için bile olsa sizi rahatlatıcaktır.

5. Zor durumda olan birine yardım edin. 
 Tibetli Budist öğreticisi Pema Chödrön acının ve zorlukların tadının hepimiz için aynı olduğunu söylemiştir. Hüzün ve kasvet için de aynı şey denebilir. Yardıma ihtiyacı olan birine içtenliğinizle elinizi uzatmak, sizi kendi dertlerinizden uzaklaştıracak, sizden başkalarının da hayatın akışı içinde zorluklar çektiğini gösterip sizde farkındalık yaratacaktır. Birçok psikoloğun düzenli topluma yardım kuruluşlarında gönüllü olarak çalışmanızı önerme sebebi de budur.

6. Hüznünüze neşe katın.
İstediğiniz birşeyi yapın, aptalca da olsa. Puzzle yapın, hamurla oynayın, kurabiye pişirin, defalarca izlediğiniz ama izlemekten bıkmadığınız bir filmi izleyin. O anki rutininizden kurtulun ve çocukça birşeyler yapın. Farkediceksiniz ki yaptığınız şey gerçekten sizi hüznünüzden uzaklaştıracak.

Hüzün geliyorum demez! Ama bu stratejileri uygularsanız kendizi bitmek bilmez bir kısırdöngüden kurtarabilirsiniz. Eğer sizin de hüznünüzü dağıtmak için yaptığınız aktiviteler varsa, yorumlarla ekleyebilirsiniz!

Tuesday, April 24, 2012

Amerikan Üniversitelerinde Final Zamanları Yaklaşıyor!!!

Amerikan Üniversiteleri'nde birkaç hafta içinde Türk Üniversitelerinde ise bir ay kadar sonra finaller başlıyor, hayatınızın o birkaç hafta içinde nasıl olacağına bir göz atın:



Sunday, April 22, 2012

Hangi Amerikan Üniversiteleri En Lezzetli Yemekleri Yapıyor?

E malum, hayatınızın 4 senesini geçireceğiniz üniversitenin yemek opsiyonları ne kadar iyi Amerika'da üniversite seçiminde önemli bir soru. Hele ki biz Türkler gibi annemizin güzel tencere yemeklerine alışmış olunca, kampüste yediğimiz yemeklerin kalitesi ve tadı okul seçiminde önemli bir faktör olabilir. The Daily Meal sitesi cuma günü bu konuda 20 okulluk bir liste yayınlamış. Ayrıca her okulun teker teker neden bu listeye konduğunu da açıklamış. Ben de bu listeyi Amerika'ya gidecek Türk öğrenciler için blog'umda özetleyerek yayınlıyorum. Listenin 1. numarası benim sevgili Alma Mater'im Washington University in St. Louis, dolayısıyla orayı kendi yorumlarımı katarak özetleyeceğim.

20. Rice University
19. University of Notre Dame
18. Brown University
17. Johns Hopkins University (daha önce 13. sıradaymış)
16. University of Chicago
15. Emory University
14. California Institute of Technology
13. Columbia University
12. Yale University
11. Harvard University
veee Top 10:

10. Dartmouth College
Okulun 6 tane ana yemek veren yeri var. Senede iki üç kez özel şefler öğrencilere yemek yapıyor. Ayrıca en son 28 milyon dolara inşa edilen Class of 1953 Commons öğrencilere yumurtalı jambonlu kahvaltı seçeneklerinden, akşam yemeği için somona kadar birçok opsiyonu sunuyor.






9. Stanford University

Okulun yemek servisleri sosyal yardımda çok aktif. Artan yemekleri iyi şekilde rezerve edip muhtaçlara dağıtıyorlar.

Üniversite kapsamında 11 tane yemekhane bulunuyor. Ayrıca ''Cardinal Cook-Off'' adlı yemek yarışması öğrencileri aşçılık marifetlerini göstermeye davet ediyor.




8. Duke University

Seyyar yemek denince akla Duke Üniversitesi geliyor. Çeşit çeşit mutfağın yemek kamyonetlerinde haftanın belli günlerinde geldiği Duke Üniversitesi, bu servis hakkında öğrencilerine bilgi veren bir Google calendar bile hazırlamış.

30dan fazla yemekhanesi ve yurda yemek servisiyle yemeğe kolay ulaşımda Duke birinci. Duke'ta tüm gün kahvaltı var. Gece geç saatte acıkırsanız (dersten veya partilemekten) kampüste Mc Donald's ve Chick-fil-A mevcut!

7.  Princeton University

Princeton'ın yemek direktörü: ''Ben okula 1992'de geldiğimde sadece bir şefimiz vardı. Bugün ise 15 şefimiz var'' diyor. Princeton'ın yemek anlayışı 'sofra' kültürü üzerine kurulu. ''Yemeği sadece karın doyurmak için değil, sosyal bir paylaşım aracı olarak düşünüyoruz.'' diyor şeflerden biri.






6. Vanderbilt University

Bu güzel tabaklar Vanderbilt'in yemeklerde doyum kadar sunuma da önem verdiğinin bir göstergesi. Çevre kasabalardan çiftçiler öğrencilere aile tarzı yemeğin nasıl yapıldığını, sunulduğunu anlatıyor. Yemeklerde Amerika'nın güneyinin tipik yemekleri olan sosisli burritolar ve Texas Red Chili var.




5. University of Pennsylvania

UPenn hiç bilinmeyen özel yemek günlerini kutlamakla ünlü. Ayrıca okulun 5 yurt yemekhanesi ve 7 restaurantı öğrencileri aç bırakmıyor. Siparişle omlet, kızarmış tavukla patates püresi, közleme patlıcan menü seçenekleri arasında...






4. Cornell University

Cornell için yemek yemek sadece karın doyurma değil, aynı zamanda bir tecrübe. Okulun özel geceleri de bu yaklaşımı destekliyor. Mesela ''Hogwarts'ta Bir Gece'' (''A Night At Hogwarts'') İngiliz mutfağından yemekler sunmuş. Normal bir günde ise pancake ve sosis, Etiyopya türlüsü ve daha bir çoğu Cornell'in 30'un üzerindeki cafelerindeki seçeneklerden.




3.  Northwestern University

Geçen senenin 12. sırasındaki Northwestern bu sene 3. sıraya atladı. Okulun ''Fas Gecesi'' ve ''Reggae Gecesi'' gibi özel yemek geceleri öğrencileri kendine çekiyor. Ayrıca The Campus Kitchen isimli program, öğrencilerin kendilerinin yemek hazırlayıp, muhtaçlara dağıttığı güzel bir sosyal yardımlaşma girişimi.






2. Massachusetts Institute of Technology

Hangi okulun restaurantlar, yemek kamyonetleri, cafeler ve yurt yemekhaneleri olmak üzere 30un üzerinde yemek yeri var? MIT'nin! Okulun yemek şirketi Bon Appetit, 48 saat içinde gelen ürünlerin hazırlanmasını garantiliyor. Koşer, helal, vejetaryan ve vegan seçenekler de sunuluyor. Ayrıca kampüs içinde açılan pazar öğrencilerin kendi meyve sebzelerini almalarını kolaylaştırıyor.





veee 1. sırada Washington University in St. Louis

Finaller zamanı ''Geceyarısı Kahvaltıları''ndan tutun, yurtlar için barbeküler, ve ziyaret eden şefleriyle sevgili okulum WashU öğrencilerini aç bırakmamak için gerçekten ayrı bir özen gösteriyor. Açıkçası benim favorim cumartesi ve pazar günleri okulun 3. senelerinin kaldığı Village'daki brunchlardı. Kruvasan arası yumurtalı jambonla, çikolatalı pancakeler, meyve salataları; yeni açılan Bear's Den'deki stir-frylar, kendi makarnanı yap opsiyonu ve öğle yemeklerinde Bulgar şef Dobri'nin yaptığı sushilerle WashU 1. sırada olmayı hakediyor.


Thursday, April 19, 2012

Internship (Staj) Mülakatlarindan Sonra İzlenecek Yol

Üniversitenin en stresli zamanları geldi, yumurta kapıya dayandı. Yaklaşan finaller, yazla ilgili planlar, staj başvuruları, mülakatlar ve daha öğrencilerin yetişmesi gereken birçok sosyal ve akademik aktivite... Bunların arasında geleceği en çok belirleyecek olanlardan biri staj başvuruları ve mülakatları. Yazın hayalinizde staj yapmak istediğiniz yere başvurdunuz, ve Bingo! mülakata çağırıldınız ve mülakatınız da gayet iyi gitti. Peki follow-up (takip) için ne yapmalısınız?

Öncelikle sakince bilgisayarınızın başına oturun. Cep telefonunuzdan veya okul bilgisayarından heyecanla yazacağınız bir teşekkür mektubu aceleye geldiği için imla hatalarıyla dolu olabilir. Bu örnekte e-maili uluslararası şirketten Amerikalı birine yazdığınızı farzediyoruz.

1. ''To Whom It May Concern:'' diye başlamayın.

Kişiselleştirilmiş bir e-mail genel tondaki bir e-mailden kat kat iyidir. Kişiye titriyle hitap etmeniz gerekir. Mr. Smith, Professor Stein (Prof. kısaltmasını kullanmayın), Dr. Ruth, etc...

E-mail içinde bahsettiğiniz önemli veya ilginç bir konudan tek bir cümle içinde geçerseniz aranızdaki pozitif etkileşimi hitap ettiğiniz kişiye tekrar tanıtmış olursunuz.

3. Şirketin Human Resources departmanını arayıp bir karar verilip verilmediğini bir telefon aracılığıyla öğrenmeye çalışın. Nazik ve kendinize güvenli konuşursanız telefonun diğer ucundaki kişiyi etkilersiniz. Bu aramalar önemlidir, çünkü şirkete olan ilginizi ve gayretinizi gösterir.

4. Kendinize ve CV'nize güvenin. Ret cevabı alırsanız Human Resources'a e-mail atıp veya telefonla arayıp neden olduğunu öğrenmeye çalışın. Şirket belki o dönemde çok CV almıştır ve müsait pozisyon çok yoktur. Veya farklı branştan kişileri iş pozisyonuna uygun görmüşlerdir. Bu konuda HR'la konuşmanız, hem moral bozukluğunuzu azaltır, hem de gelecekteki başvurularda hangi noktalara dikkat etmeniz gerektiğini gösterir. Her zaman net bir cevap alamayabilirsiniz ama denemekten çekinmeyin.

Mektup örneği:



Wednesday, April 18, 2012

Hangi Okula Gitmek En Karlısı?

Amerika'da hangi üniversiteye başvuracağım ve nereye gideceğim sorusunun en çok sorulduğu şu zamanlarda öğrencilerin ve ailelerin kendilerine sorması gereken en önemli soru: Hangi okulun bu yatırım sonucunda bana yararı en çok olacak? Amerika'da 4 senelik bir eğitimin yaklaşık $250,000'ı bulduğu ve mezuniyet sonrası hala birçok öğrencinin ne yapacağına karar veremediği şu zamanlarda aileler yatırımının getirilerini (return on investment- ROI) iyi araştırmalılar ve bilmeliler.

Payscale'in bu konuda yaptığı kapsamlı araştırma 10 okulluk bir liste sunuyor karşımıza. Bu araştırma okul parasını, öğrencilerin kaç senede mezun olduğunu, kaçının akademik veya maddi yardım burslu okuduğunu, ilk sene maaşlarını ve 30 senelik ortalama maaşlarını hesaba katıyor. Listenin 1. senesinde Türkiye'de ismi pek bilinmeyen bir liberal arts college (sosyal bilimler okulu) çekiyor: Harvey Mudd College. Tabii ki listede birçok öğrencinin hayali olan Harvard, Stanford, Princeton Üniversiteleri de var. Ancak listenin 10. sırasındaki University of Notre Dame tabii ki de bir sürpriz.

Link: http://www.huffingtonpost.com/2012/04/16/the-colleges-with-the hig_n_1428237.html?ref=college#s872219&title=Princeton_University


Tuesday, April 17, 2012

Eyalet Üniversiteleri Amerika'daki Şirketlerin Tercihi

Wall Street Journal'ın geçen hafta yayınladığı habere göre, Amerika'daki şirketler işe alımlarda büyük eyalet okullarını, Harvard ve Yale gibi elit Ivy-League okullara tercih ediyor.

Şirketlerin bu tercihinde iki ana sebep var: Ekonominin kötü geçtiği bir dönemde işe alım için olan okul ziyaretleri ve konferanslar şirketlere pahalıya patlıyor. Dolayısıyla çok daha fazla öğrencinin olduğu eyalet üniversitelerine seyahat etmek, daha az öğrencinin bulunduğu bir çok özel üniversiteye gitmekten daha karlı bir davranış.

Ayrıca şirketlerin içinden kişiler eyalet okullarının öğrencileri akademik açıdan daha kapsamlı eğittiğini ve bu okullardan mezun olan öğrencilerin şirket kültürüne daha çabuk alıştığını belirtiyorlar.

Dartmouth ve Harvard gibi özel üniversitelerden kişiler eyalet okullarındaki nüfusla kendi okullarındaki nüfus karşılaştırmasının zor olacağını söylerken, listenin başında çoğunlukla eyalet üniversitelerinin olması dikkat çekici:

1. Penn State
2. Texas A&M
3. University of Illinois
4. Purdue University
5. Arizona State

Harvard Ekonomi bölümü listenin 6., Stanford Mühendislik bölümleri ise listenin 11. sırasında.

Wednesday, April 11, 2012

Klasik Koşullandırma'nın ABC'si

Stanford Prison Experiment'ı gerçekleştirmiş olan ünlü davranış psikoloğu Phillip Zimbardo'nun sunduğu bu videoda bir önceki yazımda Ivan Pavlov'un klasik koşullandırmanın ana prensiplerini nasıl bulduğunu ve nasıl işlediğini anlatıyor.

Eski ve eğlenceli bir video.

Neden Pavlov's Partner?

Pavlov's Partner, benim kariyer ve akademik ilgi alanlarimi kapsayan eğitim ve psikolojinin birleşip, güncel haberlerin, ilgili makalelerin ve öğrenilen bilgilerin anlaşılır ve bilgilendirici bir dille izleyiciye aktarıldığı bir alan. İsmi neden Pavlov's Partner diye sorarsanız, kısaca anlatmaya çalışayım:

Ivan Pavlov, belki de bir çoğunuzun bildiği gibi, 'çılgın bilimadamı' diye betimleyebileceğimiz bugün öğrenme ve şartlandırma ana prensiplerinin keşfini yapan Rus bir bilimadamıydı. Pavlov'u  çoğu kişi psikolog diye bilir ama aslında Pavlov kariyerine aslında fizyoloji dalında başlamıştır. Hayvanların sindirim sistemi üzerine yaptığı çalışmaları, bugün kariyerinin dönüm noktasını oluşturan ve ona Nobel ödülünü kazandıran refleks deneylerinin başlangıcını belirler.

Çılgın bilimadamımız Pavlov gene bir gün tükürük bezleri ve sindirim sistemi üzerine köpeklerle bir çalışma yapmaktadır. Deneyde köpekleri zille çağırır ve daha sonra onları etle besler. Etle beslerken, köpeklerin ağzına takılı bir tüple onların tükürük seviyelerini ölçer. Pavlov bir süre sonra asistanı Ivan Filippovitch Tolochinov ile farkeder ki köpekler birkaç beslemeden sonra sadece zilin çalınmasıyla, en az yemek sırasında ürettikleri kadar tükürük üretiyorlar. Pavlov en başta buna deneyinin sonuçlarını etkileyeceği için bozulur, ancak tekrarlayan seanslar onlara gösterir ki aslında köpekler zilin çalınmasına bir açlık refleksi oluşturmuşlar. Pavlov'un akıllı asistanı bunun büyük bir buluş olduğunu farkederek önce kendisi Helsinki'de bir kongre sırasında buluşları 'reflex at a distance' (uzaktan refleks) adıyla sunar. Daha sonra Pavlov, Hayvan Psikolojisi ve Psikopatolojisi kongresinde daha detaylı bir biçimde deneyleri ve sonuçlarını anlatır.

Bundan sonra hikaye Amerika'ya kadar uzanıyor. Amerika'da yavaş yavaş psikanalizin etkisini kaybetmesi ve John Watson ve B.F. Skinner gibi psikologların şartlandırma ve öğrenme prensiplerinin insanların hayatını belirleyen ana yönergeler olduğunu ortaya atması sonucu, bugün Behavioral Psychology (Davranış Psikolojisi) denen, psikolojinin yan dalı oluştu. Davranış(sal) Psikolojinin öğrenmeye ve eğitime de katkısı çok. Dolayısıyla eğitim/öğretim ve psikolojinin bir potada eritildiği bu blog'a ben de ünlü Rus bilimadamına ithafen Pavlov's Partner adını koydum.

Umarım blog'umdaki bilgiler psikoloji ve eğitimle ilgilenen herkesin işine yarar. Birçok haber, makale ve bilimsel olgu/düşünce bu blog'de ele alınacak. Herkese keyifli takipler :)

           ''Şimdi Pavlov'a napıcağım gör: benim ağzım sulanır sulanmaz gülümseyecek ve gidip o küçük defterine bunu not alıcak.''


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

paylaşın :)

Get widget