Sunday, July 22, 2012

Pavlov's Partner'ın yeni sitesi

Pavlov's Partner
Merhaba,

Sitem yeni görünümüyle ve tüm eski ve yeni yazılarıyla http://pavlovspartner.com 'da sizlerle.

Teşekkürler,

Pavlov's Partner

Tuesday, July 17, 2012

Amerika'da Eyalet Üniversitelerine Gitmiş Ünlüler

Daha önce Amerika'da Üniversiteye Gitmeyen Ünlüler adlı bir yazı yazmıştık. Yeni nesilde üniversiteye gitmemeyi seçen birçok ünlü olsa da, aslında üniversiteye bir süre gitmiş veya üniversite mezunu birçok ünlü de var. Bu hafta sizler için bu listeyi derledik. Bu listedeki ünlüler Amerika'da ücretleri özel üniversitelere göre daha düşük olan eyalet üniversitelerine gitmişler. Listeye baktığımızda University of Texas at Austin ve tiyatro ve sanat bölümü çok iyi olan State University of New York'un bir parçası olan Purchase College'la sık karşılaşıyoruz. Siz bu listedeki ünlülerin bu okullara gitmiş hatta bazılarının mezun olmuş olabileceğini tahmin eder miydiniz?


















Monday, July 9, 2012

Ne Tarz Bir Uyum Sağlayıcısınız?

Psikolojide indirgemeci yaklaşımda iki tarz uyum sağlama yolu vardır: Biri sizin doğal kişisel özelliklerinizden gelen uyum sağlama stiliniz, diğeri de çevre şartlarına göre gelişen ve sizin yapmayı seçtiğiniz uyum sağlama stiliniz. Bu yazıda mizacımızda olmasa da, çevre şartlarının getirdiği zorluklara göre adaptasyon sağlayabilmenin, ve kişilikle şartların getirdiği değişimi özdeşleştirebilmenin ne kadar önemli olduğunu anlatacağım.
...
Minik kedicik hemencik yeni ortamına uyum sağlamış.
Amerika'da yaşadığım 4 sene kültürel ve sosyal olarak uzun süreli bir adaptasyon sürecini gerektirdi. Dünyanın en kozmopolit şehirlerinden biri olan İstanbul'dan, toplu taşımanın neredeyse olmadığı, arabasız dolaşılamayan ve sokakları genelde bomboş olan ama aslında koskoca bir şehir St. Louis'e gittiğimde kendimi buranın şartlarına alıştırmam gerektiğini farkettim. Sosyal olarak da Amerikalılar Türkler'den çok ayrılıyor. İlginç bir şekilde Amerika, sosyal etkileşimlerde kadınlarla erkeklerin daha çok ayrıştığı bir toplum. Türkiye'de kafelerde ve diğer sosyal ortamlarda kızlarla erkeklerin beraber dolaşıp şakalaştığını gözlemleyebilirken, Amerika'da cinsiyet ayrımı sosyal olarak daha keskin. Buna bir de üniversitede ağır ders programı, mutfağın tamamen Türk mutfağından ayrışması eklenince Amerika'ya giden Türk öğrencileri zorlu ama sonunda onları olgunlaştıran bir süreç bekliyor.
 ...

Şehir hayatı her an yeni bir rol veriyor insana.
Kimse kendisinden taviz vermek istemez. Ancak hayat ve genel olarak hayatın akışı da hayatın farklı şartlarına daha iyi adapte olanı yeğliyor. Türkçe'ye genelde 'güçlünün egemenliği' diye çevrilen 'survival of the fittest' aslında çevre şartlarına en iyi uyum sağlayabilenin egemenliği anlamına geliyor. Günlük hayatımızda artık en iyi avlananın önemi kalmadığına göre, bu artık bizim hızlı değişen dünyamızda zamanın gerektirdiklerine en çabuk uyum sağlayabilen anlamına geliyor. İstanbul gibi büyük, medeni ve kozmopolit şehirlerde yaşayan insanlar gün içinde köy ve kasabada yaşayan insanların en az 3 katı kadar kişiyle etkileşime giriyor. Bu kişiler sabah simitinizi aldığınız simitçiden tutun da, taksici, eve çağırdığınız tamirci ve mağazadaki satış görevlisine kadar değişen, kısa ve belki de yüzeysel etkileşimimizin olduğu ancak günlük hayatınızda önemli etkisi olabilecek insanlardan oluşuyor. Peki bu kadar farklı ortamlarda farklı insanlarla bulunan şehir insanı çabuk değişen şartlara nasıl ayak uydurabilir?

Amerika'da okuyan öğrenci olsun, veya büyük bir şehirde yaşayan bir insan. Bugünün şartları insanların fiziksel olarak 'fit' olmasını gerektirmese de, zihinsel olarak fit olmalarını gerektiriyor. Zihinsel esneklik bugün iş mülakatlarında bile 'case study'lerle ve psikolojik testlerle ölçülen bir parametre. Zihinsel esnekliğin kişisel duruşla birleştiği insanların hayatta başarıyı yakalama ihtimalleri çok daha yüksek. Bu yüzden gelecekte kendi kendinize veya etrafınızdakilere "Ben bu duruma alışamadım." dediğiniz bir durumda bir kendinize sorun, sizin kendinizle ilgili birşeyleri değiştirmenizi öngören ve daha yapıcı sonuçlar doğuracak bir çözüm yolunuz var mı?

Monday, July 2, 2012

Wharton Başvuran Adayları Eleme Sürecini Değiştiriyor

University of Pennsylvania'nın İşletme Okulu Wharton, geçen haftalarda bir toplantıda başvuru sürecinde yeni bir ekleme yapılacağını açıkladı. Wharton'ın kabul ofisindeki yardımcı direktörlerden Anthony Penna, Harvard Club'daki toplantıda, Wharton'a takım çalışmasına yatkın adayları daha iyi seçebilmek için seçim aşamalarında adayların 30 kişilik gruplar halinde katılacağı bir takım çalışması süreci olacağını belirtti. Bu değişiklik henüz resmi olarak açıklanmış olmasa da, Anthony Penna değişikliğin %98 onaylandığını belirtti. Wharton'ın 2012-2013 başvuru dönemi için olan başvuru soruları websitesinde yayınladı. Sorulara bu linkten ulaşılabilir.

Wharton bu değişikliğe giderken, uluslararası başvuranların kafasındaki soru, Wharton Amerika dışında yaşayan öğrencileri kampüse nasıl davet edecek?
Wharton'dan Anthony Penna değişiklikleri açıklıyor.


Monday, June 25, 2012

Danışmanlık Sektörüne En Çok Çalışan Kazandıran MBA Programları

 Bugün danışmanlık (consulting) birçok insanın en çok tercih ettiği iş sektörü. Türkiye'de de danışmanlıkta McKinsey & Co., Boston Consulting Group ve Deloitte Consulting gibi uluslararası şirketlerin son 10 yılda sektöre katılmasıyla birlikte, Türk üniversite mezunları bu şirketlerde yer edinmek için zorlu bir yarışa başladı. Türkiye'de en prestijli görülen ve diğer sektörlere göre daha yüksek maaş ödeyen bu danışmanlık şirketleri, sınıfının en başarılı ve en iyi staj geçmişine sahip öğrencilerini bünyesine katıyor. Peki kariyerine danışmanlıkta başlamamış, ancak danışmanlığa geçiş yapmayan öğrenciler nasıl bir yol izlemeli?

Türkiye ofisleri bulunan uluslararası danışmanlık firmaları
Dünyada birkaç üniversitenin MBA (işletme) programları özellikle danışmanlık sektörüne geçiş yapmak isteyen kişiler için ideal. Bir okul, Northwestern Üniversitesi'nin Kellogg School of Business'ı, diğeri ise Fransa ve Singapur'da kampüsleri bulunan INSEAD. Kellogg, mezun sınıfının neredeyse %39'unu danışmanlık sektörüne kazandırmış. INSEAD da Kellog'la boy ölçüşür oranlara sahip.

Neden Kellogg School of Business danışmanlığa bu kadar çalışan kazandırıyor?
Kellogg School of Business 1980'lerde bir karar alıp, MBA programına başvuran tüm adayları mülakata alıyor. (Diğer çoğu MBA programı ise başvurusunda sadece belli kriterleri geçebilmiş adayları mülakata çağırır.) Kellogg bunu yaparak, danışmanlıkta çok önemli olan bireyler arası becerileri ve iletişimi güçlü adayları buluyor. Bu özellikler de insanlarla yüzyüze çalıştığınız danışmanlık sektöründe son derece önemli.  Dolayısıyla danışmanlık şirketleri de Kellogg'tan yüksek oranda mezunu bünyesine katıyor. McKinsey'nin eski ortaklarından biri, Betsy Ziegler Kellogg'la ilgili şunu söylüyor: ''Biz Kellogg mezunlarını işe alırken asla yapacakları katkılardan kuşku duymuyoruz. Çünkü onlar bizim aradığımız takım çalışması  ve kendini şirketler önünde profesyonel şekilde temsil etme kabiliyetlerine sahipler.''

Columbia Business School danışmanları başka sektörlere geçiren tek okul.
Columbia Business School'un finans alanındaki gücü, çoğu mezununu danışmanlıktan finans sektörüne yönlendiriyor. İşletme okulunuzu seçerken okulun hangi iş sektörlerinde güçlü olduğunu ve mezunlarının daha çok hangi sektörde iş seçtiğini iyi araştırın. Aşağıda danışmanlık sektörüne en çok çalışan kazandıran 7 okulun listesini, ve başlangıç maaşlarını bulacaksınız.

Okul Adı Danışmanlıkta Kariyer Yapan Mezunlar (2011) Danışmanlığa Geçen Oranı Başlangıç Maaşı Başlangıç Bonusu
  1. Northwestern (Kellogg) 39.0% 70% $124,262 $24,406
  1, INSEAD 39.0% 50% $115,424 $21,539**
  3. London Business School  36.0% 33% $121,050 $26,044
  4. MIT (Sloan) 33.7% 47% $125,709 $22,304
  5. Dartmouth (Tuck) 33.0% 50% $126,000 $27,000
  6. Oxford (Said) 31.0% 63% $109,198 NA
  7. Duke (Fuqua) 30.0% NA $124,150 $23,750


 


Hayatta Herşey Boş Geldiğinde...

Hepimize olur, bir anda bomboş hissederiz. Kendimizi odalara kapatmak ve dışarı çıkmamak isteriz, ve yaşadığımız hayatı sorgularız. Kendimizi motive etmemiz güçleşir, herşey boş gelir. Bu bazen uzun süredir istediğimiz birşeyi bile başardığımızda olur. Yatağımıza yatmak ve kendi kabuğumuza çekilmektir o anda tek istediğimiz.

Dr. Alex Lickerman bu boşluktan çıkmak için şunları öneriyor:

1. İnsanlarla bağ kurun. Arkadaşlarınızla sinemeya gidebilirsiniz, veya ailenizle vakit geçirebilirsiniz. Çoğu zaman hayatın akışında en sevdiklerimizi ihtmal ediyoruz. ''quality time'' denen kaliteli vakit geçirme çok önemli birşey. Arkadaşlarınızla sadece bir club'da veya cafe'de buluşmak değil de, onlarla beraber bir aktivite yapmak: Örneğin, birlikte bahçede çalışmak ve yemek pişirmek, anılar yaratır ve paylaşarak mutlu hissedersiniz.

Bir başka opsiyonunuz ise, muhtaca yardım etmek. Bir aşevinde çalışmak, haftasonu bir yetim çocuk yuvasını ziyaret edip onlarla vakit geçirmek, hediye dağıtmak. Müslümanlığa göre, zekat vermek. Modern tanımlamayla, topluma katkıda bulunmak. Bunlar hayatımıza anlam katan ve bizi zenginleştiren şeylerdir.

2. Yeni bir hedef belirleyin. Bazen bu boş hissetme duygusu hayatta bir hedefinizin olmamasıyla alakalıdır. Rutin, terfi olanaklarının az gözüktüğü bir iş hayatı; çocuklar büyüyüp üniversiteye yerleştikten sonra ilgilenecek ve kafanızı meşgul edecek kimsenin olmaması bazen bu hedefsizliği tetikler. Kendiniz için önemli hedefleri belirleyin, ve listenizi seneler geçtikçe yenileyin. Tek bir hedefe kilitli kalmayın. Sokak hayvanlarını düzenli beslemek bile basit ama anlamlı hedeftir. Hayata dair böyle detayları kaçırmayın.

3. Güzel bir kitap okuyun veya film izleyin. Kitapların ve filmlerin, hatta başka birçok sanat eserinin bizi bulunduğumuz yerden farklı bir yere götürme, bize farklı bir perspektif verme gücü vardır. Bazen kitaplar ve filmler üzerinden uzun süredir yabancı kaldığımız hisleri yaşarız: hüzün, hasret, mutluluk. Bu yüzden boş oturmayın, güzel bir film izleyin veya kitap okuyun!

4. Seyahat edin. Seyahat etmek pahalı bir yöntem. Ancak iyi para kazanıyorsanız ama kendinizi bir türlü iş hayatından ayıramıyorsanız bir ara verin. Seyahat edin. Farklı ortam ve kültürlerde bulunmak sizin kendinizde yeni şeyler keşfetmenize yardımcı olur. Kafanızı boşluktan alır ve güzel görüntü ve anılarla doldurur.

5. Biraz sabredin. Eğer klinik bir durumunuz yoksa hiç bir his sonsuza dek sürmez. Bazen içine düştüğümüz boşluk bizi hayatta yeni engelleri aşmamız ve hedeflere ulaşmamız için motive eder. İçine düştüğünüz boşluğun ve mutsuzluğun farkına varın ve kabullenin ve sizi yeni hedeflere götürmesi için ondan güç alın. Klinik bir durumunuz olduğundan şüpheleniyorsanız, profesyonel yardım alın. Hayatta hiçbir engeli atlatmak imkansız değildir.



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

paylaşın :)

Get widget