Monday, June 25, 2012

Danışmanlık Sektörüne En Çok Çalışan Kazandıran MBA Programları

 Bugün danışmanlık (consulting) birçok insanın en çok tercih ettiği iş sektörü. Türkiye'de de danışmanlıkta McKinsey & Co., Boston Consulting Group ve Deloitte Consulting gibi uluslararası şirketlerin son 10 yılda sektöre katılmasıyla birlikte, Türk üniversite mezunları bu şirketlerde yer edinmek için zorlu bir yarışa başladı. Türkiye'de en prestijli görülen ve diğer sektörlere göre daha yüksek maaş ödeyen bu danışmanlık şirketleri, sınıfının en başarılı ve en iyi staj geçmişine sahip öğrencilerini bünyesine katıyor. Peki kariyerine danışmanlıkta başlamamış, ancak danışmanlığa geçiş yapmayan öğrenciler nasıl bir yol izlemeli?

Türkiye ofisleri bulunan uluslararası danışmanlık firmaları
Dünyada birkaç üniversitenin MBA (işletme) programları özellikle danışmanlık sektörüne geçiş yapmak isteyen kişiler için ideal. Bir okul, Northwestern Üniversitesi'nin Kellogg School of Business'ı, diğeri ise Fransa ve Singapur'da kampüsleri bulunan INSEAD. Kellogg, mezun sınıfının neredeyse %39'unu danışmanlık sektörüne kazandırmış. INSEAD da Kellog'la boy ölçüşür oranlara sahip.

Neden Kellogg School of Business danışmanlığa bu kadar çalışan kazandırıyor?
Kellogg School of Business 1980'lerde bir karar alıp, MBA programına başvuran tüm adayları mülakata alıyor. (Diğer çoğu MBA programı ise başvurusunda sadece belli kriterleri geçebilmiş adayları mülakata çağırır.) Kellogg bunu yaparak, danışmanlıkta çok önemli olan bireyler arası becerileri ve iletişimi güçlü adayları buluyor. Bu özellikler de insanlarla yüzyüze çalıştığınız danışmanlık sektöründe son derece önemli.  Dolayısıyla danışmanlık şirketleri de Kellogg'tan yüksek oranda mezunu bünyesine katıyor. McKinsey'nin eski ortaklarından biri, Betsy Ziegler Kellogg'la ilgili şunu söylüyor: ''Biz Kellogg mezunlarını işe alırken asla yapacakları katkılardan kuşku duymuyoruz. Çünkü onlar bizim aradığımız takım çalışması  ve kendini şirketler önünde profesyonel şekilde temsil etme kabiliyetlerine sahipler.''

Columbia Business School danışmanları başka sektörlere geçiren tek okul.
Columbia Business School'un finans alanındaki gücü, çoğu mezununu danışmanlıktan finans sektörüne yönlendiriyor. İşletme okulunuzu seçerken okulun hangi iş sektörlerinde güçlü olduğunu ve mezunlarının daha çok hangi sektörde iş seçtiğini iyi araştırın. Aşağıda danışmanlık sektörüne en çok çalışan kazandıran 7 okulun listesini, ve başlangıç maaşlarını bulacaksınız.

Okul Adı Danışmanlıkta Kariyer Yapan Mezunlar (2011) Danışmanlığa Geçen Oranı Başlangıç Maaşı Başlangıç Bonusu
  1. Northwestern (Kellogg) 39.0% 70% $124,262 $24,406
  1, INSEAD 39.0% 50% $115,424 $21,539**
  3. London Business School  36.0% 33% $121,050 $26,044
  4. MIT (Sloan) 33.7% 47% $125,709 $22,304
  5. Dartmouth (Tuck) 33.0% 50% $126,000 $27,000
  6. Oxford (Said) 31.0% 63% $109,198 NA
  7. Duke (Fuqua) 30.0% NA $124,150 $23,750


 


Hayatta Herşey Boş Geldiğinde...

Hepimize olur, bir anda bomboş hissederiz. Kendimizi odalara kapatmak ve dışarı çıkmamak isteriz, ve yaşadığımız hayatı sorgularız. Kendimizi motive etmemiz güçleşir, herşey boş gelir. Bu bazen uzun süredir istediğimiz birşeyi bile başardığımızda olur. Yatağımıza yatmak ve kendi kabuğumuza çekilmektir o anda tek istediğimiz.

Dr. Alex Lickerman bu boşluktan çıkmak için şunları öneriyor:

1. İnsanlarla bağ kurun. Arkadaşlarınızla sinemeya gidebilirsiniz, veya ailenizle vakit geçirebilirsiniz. Çoğu zaman hayatın akışında en sevdiklerimizi ihtmal ediyoruz. ''quality time'' denen kaliteli vakit geçirme çok önemli birşey. Arkadaşlarınızla sadece bir club'da veya cafe'de buluşmak değil de, onlarla beraber bir aktivite yapmak: Örneğin, birlikte bahçede çalışmak ve yemek pişirmek, anılar yaratır ve paylaşarak mutlu hissedersiniz.

Bir başka opsiyonunuz ise, muhtaca yardım etmek. Bir aşevinde çalışmak, haftasonu bir yetim çocuk yuvasını ziyaret edip onlarla vakit geçirmek, hediye dağıtmak. Müslümanlığa göre, zekat vermek. Modern tanımlamayla, topluma katkıda bulunmak. Bunlar hayatımıza anlam katan ve bizi zenginleştiren şeylerdir.

2. Yeni bir hedef belirleyin. Bazen bu boş hissetme duygusu hayatta bir hedefinizin olmamasıyla alakalıdır. Rutin, terfi olanaklarının az gözüktüğü bir iş hayatı; çocuklar büyüyüp üniversiteye yerleştikten sonra ilgilenecek ve kafanızı meşgul edecek kimsenin olmaması bazen bu hedefsizliği tetikler. Kendiniz için önemli hedefleri belirleyin, ve listenizi seneler geçtikçe yenileyin. Tek bir hedefe kilitli kalmayın. Sokak hayvanlarını düzenli beslemek bile basit ama anlamlı hedeftir. Hayata dair böyle detayları kaçırmayın.

3. Güzel bir kitap okuyun veya film izleyin. Kitapların ve filmlerin, hatta başka birçok sanat eserinin bizi bulunduğumuz yerden farklı bir yere götürme, bize farklı bir perspektif verme gücü vardır. Bazen kitaplar ve filmler üzerinden uzun süredir yabancı kaldığımız hisleri yaşarız: hüzün, hasret, mutluluk. Bu yüzden boş oturmayın, güzel bir film izleyin veya kitap okuyun!

4. Seyahat edin. Seyahat etmek pahalı bir yöntem. Ancak iyi para kazanıyorsanız ama kendinizi bir türlü iş hayatından ayıramıyorsanız bir ara verin. Seyahat edin. Farklı ortam ve kültürlerde bulunmak sizin kendinizde yeni şeyler keşfetmenize yardımcı olur. Kafanızı boşluktan alır ve güzel görüntü ve anılarla doldurur.

5. Biraz sabredin. Eğer klinik bir durumunuz yoksa hiç bir his sonsuza dek sürmez. Bazen içine düştüğümüz boşluk bizi hayatta yeni engelleri aşmamız ve hedeflere ulaşmamız için motive eder. İçine düştüğünüz boşluğun ve mutsuzluğun farkına varın ve kabullenin ve sizi yeni hedeflere götürmesi için ondan güç alın. Klinik bir durumunuz olduğundan şüpheleniyorsanız, profesyonel yardım alın. Hayatta hiçbir engeli atlatmak imkansız değildir.



Tuesday, June 19, 2012

MBA Programlarında Yeni Trend: Çin'de Eğitim

Çin yükselen yıldız. Buradaki işletme programları da hayli revaçta.
Bugün birçok ekonomist ve politikacı önümüzdeki yüzyılda Doğu'nun ışığının parlayacağını söylerken, özellikle Çin'deki işletme okullarına duyulan ilgi, bunun doğru olabileceğinin göstergesi. Çin'in işletme okulları, CEIBS, Hong Kong UST Business School, CUHK Business School, University of Hong Kong ve Peking University Guanghua, Financial Times'in 2012'deki en iyi MBA okulları listesine girmeyi başardı. Amerika'daki MBA programlarına oranla çok daha düşük maliyetli olan bu MBA programlarının avantajlarını Çin'de MBA'ni yapmayı düşünen okurlarımız için yazdık.

  • Çin'de okumak daha düşük maliyetli.
Amerika'daki prestijli MBA programlarının maliyetleri $100,000'ı bulabilirken, Çin'deki BiMBA programının senelik maliyeti $30,000. Bu Batılı öğrenciler için bu programların büyük bir avantajı.
  • Çin'de iş olanakları, Amerika'dakine göre hızla artmakta.
Ekonomistler boşuna Çin yükselmede demiyor. İşe alma oranı gelecek çeyrekte Amerikan şirketlerinde %49'larda olacakken, Çin şirketlerinde %71'lere çıkmış durumda. Örneğin, CEIBS için 450 şirket 1.500den fazla iş ilanı koydu. Bu durumda programın o seneki 184 mezunun her birine neredeyse 7-8 iş olanağı düşüyordu.
  • İş dünyasından Çinli tanıdıklarınız artar.
İşletme okuluna gidiyorsanız, aklınızdaki tek opsiyon Çin'de bir şirkette işe girmek olmayabilir. Belki de daha sonra kendi işinizi kurmayı planlıyorsunuzdur. Çin'de işletme okuluna gitmenin bir diğer avantajı da hem Çinli kontaktlar elde edersiniz, hem de Çinliler'le nasıl iletişim kurulacağını daha iyi öğrenirsiniz. Örneğin, Çinliler iş hayatında Amerikalılar kadar açık sözlü ve direkt olmuyorlar. Kültürel olarak onları rahatsız eden olayları örtbas etme veya indirekt ifade etme huyları var. Bunlar iş için iletişim içindeyken öğrenilmesi ve dikkat edilmesi gereken önemli hususlar.

  • Sınıflar farklı kültürlerden daha çok insanı barındırıyor.
Çin'deki işletme okullarında sınıfların %60lık çoğunluğunu Çinli öğrenciler oluşturuyor. Ancak HKUST Business School'un yaratıcı direktörü Chris Tsang, genel olarak her bir sınıfta 28 farklı milletten öğrencinin olduğunu belirtiyor.

  • Derslerde Çin marketinin konu alındığı olgu çalışmaları (case-studies) inceleniyor.
Ve bu dersler Amerika'da en prestijli üniversitelerden mezun ziyaretçi profesörler tarafından öğretiliyor.
Çin'in başkenti Shanghai dolu dolu, heyecanlı bir şehir.

  •   Çin'de yaşam maliyetleri daha düşük. 
Amerika'da ev kirası, yemek ve ev için diğer masraflar derken, okul parasıyla beraber yüklüce bir borca girebilirsiniz. Çin'de ise kiralar ve diğer yaşam maliyetleri daha düşük. Ayrıca Çin'in yemekleri çok ucuz fiyata çok da lezzetli. Ancak diğer kuzinlerden yemek isterseniz, fiyatlar çok yükseklere çıkıyor.

  • Çince bilmek önemli.
Hayatta kalabilmeniz için İngilizce eğitimli bir okulda eğitim görüyor olsanız da Çince bilmek önemli. En azından yemek sipariş edebilmeli ve yol sorabilip anlayabilmelisiniz. Bu yüzden çoğu öğrenci eğitimleri sırasında üniversitelerinde veya başka dil programlarında Çincelerini geliştiriyorlar.

Çin'de okumakla ilgili sorularınız varsa, ve bu konuda yardım almak istiyorsanız lütfen sorularınızı yorumlarda bırakın.

 




Tuesday, June 12, 2012

Optimal Akılsal Sağlığa Ulaşmak İçin 3 Egzersiz

Vücut sağlığının akıl sağlığına katkıda bulunduğunu sık sık duyduk. Düzenli egzersiz kan dolaşımını harekete geçirip beynimizde yeni sinirsel bağlantılar oluşmasını sağlıyor. Ancak vücut egzersizi dışında beynimizi de egzersize tabi tutmamız lazım. Önerim Sudoku, bulmaca çözün, zeka geliştiren oyunlar oynayın değil kesinlikle. Psikologlar buna beyin egzersizleri adını vermiş olsa, bu beyin egzersizleri daha çok beyni soyut olarak çalıştırıyor.

Olumluluk: Hep bir espri yapılır, ¨Kendi kendine konuşan delidir¨ diye. Ancak kendi kendine konuşmak şizofren hastalarında bir semptom olarak gözükse de, bunu yapmanın akıl sağlığı yerinde kişiler için pozitif bir etkisi var. Kendi kendine sesli olsun, sessiz olsun konuşan insanlar kendilerini motive edecek sözler söylediklerinde pozitif işler yapmaya yönelirler. İlginç bir şekilde, nörolojik araştırmalar da kendini motive eden insanların beyinde spesifik sinirsel yolları harekete geçirerek kişide özgüven ve mutluluğu artırdığını bulmuşlar. Örneğin, kendi kendinize: ¨Hata yapsam da iyi bir insanım.¨ ¨İşler ters gitse de ben kendime güveniyorum sonunda iyi bir sonuca varacağım.¨ gibi şeyler söylemek ruh halinizi iyileştirir ve kendinize güveninizi artırır.

Hayalinde Canlandırma: Hayalde canlandırma insanlarda dominant olmayan sağ beyni çalıştırarak kişide kendine güveni, optimizmi ve verimli çalışmayı tetikliyor.


En etkili hayalde canlandırma teknikleri kendinizi hedeflediğiniz birşeyi başarırken düşünmek (Örneğin, vermek istediğiniz 6 kiloyu vermişsiniz ve sahilde dolaşıyorsunuz.); hedeflediğiniz şey için gerekli adımları attığınızı hayalinizde canlandırmak (Örneğin, 6 kiloyu vermek için düzenli spor yaptığınızı ve ter attığınızı hayal etmek); ve dinlenme imgeleri (yazın güzel bir günde sahilde dinlendiğinizi hayal ediyorsunuz.)

Dinlenme: İnsanlar yüzyıllardan beri çeşitli dinlenme şekilleriyle (meditasyon, yoga, başka ritüeller) düşünsel dünyalarını kontrol altına alıp, fiziki dünyalarına hükmediyorlar. (Örneğin, kaslarını gevşetme, sinir sisteminin tepkiselliğini azaltma.)

Çok sık kullanılan dinlenme yöntemlerinden biri kas sıkma ve gevşetme. Örneğin, uyuyamayan kişilere tavsiye edilen bir yöntem bu. Elleri yumruk şeklinde sıkıp sonra bırakma, tekrar edildiğinde genel olarak kasların gevşemesine yardımcı oluyor. Diğer uzun süre denemelerden sonra başarıyla sonuçlanan dinlenme yöntemleri ise meditasyon, kendini hipnoz etme ve biyolojik geri bildirim. Uzmanlarla üstünde çalışıldığında bu yöntemlerin de kişilerin sağlığına ve mutluluğuna büyük katkıda bulunduğu araştırmalarla kanıtlanmış.

Son Not: İyi düşün, iyi davran, iyi hisset, iyi ol!

Monday, June 11, 2012

Uzlaşmacılığı Unutun!

İnsanların olduğu yerde, mücadele de olacaktır. Güçlünün egemenliği. Survival of the fittest. Kaybedenler ve kazananlar. Hayat oyunun gerçeği.

Çatışma çözümlemesi (conflict resolution):

Çatışmalar aşağıdakilerden biri olduğunda kısa süreli çözülür:
  • Siz domine edersiniz.
  • Siz beyaz bayrak çıkarırsınız.
  • Ya da işbirliği yapalım dersiniz.
Uzlaşmayı unutun.
Çoğumuz uzlaşmaya inanırız. Ancak uzlaşma ve harmoni iki taraf da aynı amaca yöneliyorsa gerçekleşebilecek birşeydir. Ama gerçekte, amaçları çakışan iki taraf için uzlaşma yaratmak son derece zor birşeydir.
Örneğin:  AKP vs. CHP, Galatasaraylılar vs. Fenerbahçeliler, Wall Street vs. 99%

Gerçek uzlaşma benzer düşünürler arasında gerçekleşecek birşeydir. Uzlaşmanın iş ve politika dünyasında her ne kadar önemli olduğu bize defalarca söylenmiş olsa da, uzlaşma çoğu zaman iki taraf için de bir ''win-win'' durumu oluşturmaz. Uzlaşma, genelde aslan payını karşınızdakinin alması için sizin dizleriniz önünüde çökmeniz gibi bir durumu gerektirir. Uzlaşma üzerine gösterilen birkaç araştırma, kadınların erkeklerden çok daha az oranda uzlaşmayı 'kaybetme' olarak görmediğini gösteriyor. Dolayısıyla uzlaşmayı unutun.

Domine edin.
Domine etmek istediğinizi elde etmek için insanlara acımasız davranmak değildir. Domine etmeniz gereken, başkaları değil kendinizin negatif duygularıdır. Domine etmenin sırrı şudur: Kendi kötü hislerini ve kızgınlığını domine eden çatışmayı kazanır.

Kötü hislerin farkına varmak nasıl bir güç savaşını kazanmamıza yardımcı olur ki? diye sorabilirsiniz.

Aklınıza daha önce bir kavga sebebini getirin. Örneğin, ailenizden birinin size karşı biraz daha anlayışlı olmasını istiyorsunuz. Bu konuyu ona açtığınızda tepkisiyle karşılaştınız ve birbirinize gittikçe sesinizi yükselttiniz. Sonunda bittiğinde ne istediğinizi elde ettiniz, ne de karşınızdakine derdinizi anlatabildiniz. Bir dahaki sefere kazanmak için negatif hislerinizi kontrol edin.

Aman içgüdüsel hislerinize kapılıp, bu goriller gibi kendinizi kaybetmeyin.
  • Öncelikle iki tarafın ping pong oynar gibi kendi fikirlerini belirttiği ''Benim fikirlerim daha önemli!'' savaşına son verin. Bunu kırabildiğinizde o anki etkileşiminizi kontrol edebileceksiniz.
  • Diğer taraf sinirli olsa bile siz sakin ve kendinize hakim olun.
  • Bu noktada siz kazanmaya başlarsınız çünkü karşı taraf ya sizin gibi kendini sakinleştirme durumunda kalacak ya da negatif hislerini dökmeye devam edecektir.
  • İnsanlar genelde atışmada bulunamadıklarını farkettikleri anda bağırıp çağırmayı bırakırlar.
  • Kendinizi 'savaş-ya-da-kaç' hormonlarından korursunuz.
Bir kavga anında insan nasıl kötü hislerini kontrol altına alır?
  • Bir durun ve düşünün: Bu durumu en az hasarla kontrolüm altına nasıl alabilirim?
  • Bir çatışma anında her zaman sinirlerinize hakim olmaya çalışın. Üstünlüğün sükunetten geldiğine inanın.
İnsanlar doğaları gereği bir kavgada üste çıkmak isterler. Ama kavgayı sözel bir dalaşa getirmeden de üstünlüğünüzü kanıtlamanın yolu, kötü duygularınıza hakim olup durumu yönetebilmekten geçer.

Thursday, June 7, 2012

Gelecek Sene Üniversiteye Gitmeyen Genç Ünlüler

Henüz 18 yaşında bir dizinin tek bir bölüm çekimi için $300.000 dolar ücret alsaydınız, bunu bırakıp üniversiteye gider miydiniz? Amerika'da birçok ünlü bu soruyla karşı karşıya, ve bir çoğu okula gitmemeyi seçiyor. Two & A Half Men oyuncusu Angus T. Jones üniversiteye gitmek istediği halde işini bırakmayıp gitmeyenlerden.

Bir de ünlü olmalarına rağmen yine de üniversiteye giden ünlüler var. Harry Potter'ın Hermione'si Emma Watson bu ünlülerden biri. Ancak Watson da 1.5 senelik eğitim hayatından sonra okula biraz ara verip Harry Potter serisinin reklam işleriyle uğraşacağını açıkladı. Ünlü biri olarak üniversiteye gitmek de kolay birşey değil. Emma Watson Brown Üniversitesi'ndeyken belki paparazziler peşinde değildi, ama sınıf arkadaşlarının herbiri magazin habercisi gibi fotoğraflarını çekip Internet'e sızdırıyorlardı. Hatta Emma Watson bir röportajında okulda üstüne gelindiğini ve normal bir insan gibi davranılmadığı için çok zorlandığını açıklamıştı. Belki Emma Watson'ın okula ara vermesinde bu olaylar etkili olmuştur.

Biz şimdi, üniversiteye gitmeyen genç ünlüler listesine bir göz atalım:













Friday, June 1, 2012

Stanford Business School'a En Çok Öğrenci Yollayan Okullar


Eğer Amerika'da bir üniversitenin işletme okuluna başvuruyorsanız, ve siz aynı okuldan mezunsanız girme şansınız çok daha yüksek. Bu Türkiye'deki üniversitelerin lisansütü programları için de geçerli. Stanford Business School, bugün dünyanın her yerinden bir çok öğrencinin en çok tercih ettiği lisansüstü işletme programını (MBA) sunuyor.

Stanford Graduate School of Business'ın 2013 senesi öğrencilerine baktığımızda, Stanford Üniversitesi mezunlarının 397 öğrencinin 30'unu oluşturduğunu görüyoruz. Bu 2013 sınıfının %7.4lük bir oranını oluşturuyor. Öğrencilerin geri kalanı ise çoğunlukla Ivy-League elit üniversitelerinden.

Stanford Graduate School of Business 2013 senesi öğrencilerinin,
UPenn mezunları, %6.3 lük bir oranını
Yale mezunları, %5.9 luk bir oranını
Harvard mezunları, %5.2 lik bir oranını
University of Virgina mezunları ise %3 lük bir oranı oluşturarak Stanford Business School'a en çok öğrenci yollayan okullar listesine giriyorlar.

Amerika dışındaki üniversitelerden ise, The Indian Institute of Technology, Peking University ve The New Economic School in Russia, the University of Cambridge ve the University of New South Wales bulunuyor. Maalesef henüz hiçbir Türk üniversitesi Stanford'a en çok öğrenci yollayan okullar arasında değil.

Stanford Graduate School of Business'a en çok öğrenci yollayan okulların tam listesini görmek için bu linke tıklayın.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

paylaşın :)

Get widget